25 Ekim 2011 Salı

Sözün Bittiği Yerde.

Sözün bittiği yerde, düşler devreye girer.

 Sessizliğin sesi olur birden düşler.
Sesin güzelliği, görülen düşe pembe olarak yansır.
Uykuda sesin rengi yankılanır.
Görülür pembe düşler.
...
Anlamları bizim yüklediğimiz bu dünyada her şeyin bir rengi yok mu?
Alış-verişe gittiğinizde neden hep aynı renkte kıyafetler alıyorsunuz?
Satanistler neden siyah giyiyorlar sizce?
Bencilliğin ve kapalılığın simgesi belki de.
Yaz gelince güneşi tenimizde daha çok yaşamak için açık renklere koşuyoruz. Anlamları renklere yüklüyoruz.
Hayatı renk renk yaşıyoruz.

Sahi ne renk geldiniz siz bu satırlara?
Ön yargılarınızdan arındınız mı?
Kızıl bir öfkeyle mi geldiniz,
Mavi bir dinginlikle mi?
Düşüncenizin rengini bilin ki, sizin bu satırlara bıraktığınız renkleri de ben bileyim.

Düşlerin rengi, sessizliğin sesi olmaya ne zaman soyunur?

İnsanın çoğu zaman kendinden bile gizlediği,
belki hiçbir zaman dillendiremeyeceği gizleri vardır.
Kendimizden kaçırarak, değerinden eksiğine bozdurmamak için
sakladığımız düşler sessizlik zamanlarında ortaya çıkar.
Pembe düşlerin kahramanları hep sevgilidir.
Düşünce zihne pembe sevgili, bir düşe yatmak ister insan.
Sabah olup uyanınca uyusam ve aynı düşü görsem ister yeniden.

Zaman değişti.
Bir nehirde iki kere yıkanılır mı ki?

Renkleri ben değiştirmedim.
Ben siyah ve beyaz arasında gidip gelmedim.
"Görmeyen göz ne görür ki?" diye kendime seslendim.
Gözümü açıp, görmeyi bekledim.

Yaz, diğer mevsimlerden başka.
Ötelediğimiz yaşamımızı yüzümüze haykırıyor tüm renkler.
Düşlerimizin rengini anımsatıyor yeryüzü.
Bir düş gördüm gece.

Uyandım aydınlık bir sabaha.
Yaşamak.
Yeniden yaşamak..
Yeni bir güne daha başlamak...

Düşümde bu renkleri gördüm.
Bana hayal kurdurtuyorsun diye seslendiğim kuşa,
yorumlarıyla umut verenlerin düşlerini boyadım düşümde.
Size bir armağan vermek istedim!
Şimdi fırçayı size veriyorum.
Düşlerinizi boyayın.
Hayal kurmaya başlayın...
Bu ülkede hala hayal kurabilirsen...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder