29 Mart 2012 Perşembe

An ve An...



Garip ve içten bir mutluluk var benliğimde gezinen. Nedenini bilmediğim bir dinginlikle dolaşıyorlar her yanımı karış karış. Ama gezerken maksatları sanki gizli gizli dolaşmak her tarafı. Saklambaç oynayan çocuklar kadar neşeli ve zekiler. İçimdeki, olmayan karamsarlığı, yaşanmamış iç acısını gideriyorlar. Huzuru torunun yanında, onun kucağına oturması ve küçük yaramazlıklar yapması i...le yakalayan içi genç yaşlı insanlar kadar mutlu ve sakin her şey.

Mutluluğun geçici olması ve hep tezat duyguların birbirini çekici, yerini doldurucu eflatun bozgunculuğu, korkunun haberciliği, haberin güvensizliği ve tükenmezliği ile karışıyor. Bulaşıyor her yanıma, kara kalemle resim yapmaya çalışan olabildiğine acemi fakat bir o kadar deneyimli küçük bir ressamın figürleri.

Bir süre için ara vermeliydi bazı şeylere, arayışlara, kendine karşı koyuşlara. Bazı şeylere de yeniden başlamalıydı, ilgi çekişlere, gösterişsizliklere, sığıntı geçmişi yitirmeye, yeni geçmişi eskiden yaratmaya ve yaşatmaya...

Hiç kimsenin söz vermesini istemiyordu. Hatta kendini bile bu hiçliğin içine alıyordu devamlı orada yaşamasına rağmen. Kendi kendine bile söz vermek içinden gelmemeliydi. Söz verip tutmamak en kötüsüydü belki de, yaşatılamayan hisler topluluğuydu bir hissin eksik kaldığı. Yarım kalan paylaşımlar bütünüydü hiçbir zaman tamamlanamayacak okyanuslar...

Bir yazar şöyle der," Geleceği yalnızca tanrılarla yazarlar bilirler, kaderi onlar yapar onlar bozarlar."

Gerçekten de kelimelerim geçmişi ve geleceği anlatıyor, dikteliyor her süzüşe, gülüşe, hisse süngülüyordu. Yazdıklarım birinci tekil şahıs oluyordu, yazarken kendimi kaybedişlerim de üçüncü...

Yazdıklarımı bilmeme rağmen bir kâhin gibi, yaşadıklarımı kara kalemle çizmeme rağmen beyaz ince tuvallere yine de önlemler alamıyorum. Hayata karşı hep kendimi yalnız bırakıyorum, hazırlıksız. Belki de böyle daha çok hoşuma gidiyor yaşam tek düze olmayan az acı çekip çok heyecan yaşatan...

Penceremden dışarı bakıyorum, içimde, karamsar bir mutluluk. Hava kapalı içimdeki gökyüzü gibi fakat umutlarım ve garip mutluluğum orta boy bir güneş içimi ısıtan, sıcak ışık huzmelerini kalbimden etrafa yayan.

Hayat nasıl diye sorarsanız,"Sık sık olağan, beklemiş acı çay kadar tatlı ve durağan." derdi size.

Sanırım içimdeki parçalı bulutlu da olsa, mutluluğu önemsemeye çalışıyorum, bu sıralar birçok şeye yaptığımın tersi. Ama kahretsin ki mutluyum. Çünkü kafama daha az takıyorum. İlgimi farklı yargılara kaydırıyorum. Kararsızlık her zaman yanımda ama mutluluk da içimde her an ve an ve an...

Mutluluk düşün, olumlu düşün...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder